Başlık: Yıkıcı Karakter
Konular: nihilizm, yıkım
Tarih: 20.11.1931
Kaynak: 10.09.2022 tarihinde şuradan alındı: ozvekabuk.wordpress.com
Notlar: Çeviri: Abdurrahman Aydın
İngilizce Aslı: The Destructive Character

Gerisin geri kendi hayatına bakan biri, hayatının seyri içinde katlandığı derin yükümlülüklerin neredeyse hepsinin, “yıkıcı bir karakterin” niteliklerini taşıdığı konusunda herkesin hemfikir olduğu insanlarda köklenmiş olduğunu fark etmesi olasıdır. Belki şans eseri, bir gün bu olguya ayağı takılacak ve ona çarpan darbenin ağırlığı oranında yıkıcı karakteri tasarımlama hususunda daha iyi şanslar elde edecektir.

Yıkıcı karakter yalnızca bir şiarı vardır: Yer aç! Ve yalnızca bir etkinliği: Temizlemek. Temiz havaya ve açık mekana duyduğu ihtiyaç her türlü öfkeden daha güçlüdür.

Yıkıcı karakter genç ve neşelidir. Çünkü tahribat gençleştirir zira kendi yaşımızın izlerini temizler; neşelidir, çünkü temizlediği her şey yok edici kişi için bütünüyle bir indirgeme, aslında kendi konumunu kökünden sökme anlamını taşımaktadır. Yıkıma değer olup olmadığı test edildiğinde dünyanın radikal bir şekilde kendisine doğru basitleştiği biricik sezgi, yok ediciyi bir Apollon imgesine doğru götürür. Var olan her şeyi kucaklayan ve birleştiren büyük bağdır bu. Yıkıcı karaktere en derin uyumun bir gösterisini veren bir görünümdür bu.

Yıkıcı karakter daima neşeli bir şekilde iş başındadır. Ona bu tempoyu dayatan şey Doğadır, çünkü dolaylı bir biçimde de olsa doğadan önce davranmalıdır. Öteki türlü yıkımı Doğa üstlenecektir.

Yıkıcı karakter önü sıra dolaşan hiçbir imge görmez. Çok az şeye ihtiyacı vardır ve en az ihtiyaç duyduğu şey de yok ettiği şeyin yerini neyin alacağını bilmektir. Her şeyden önce, en azından bir anlığına, boş uzam – şeyin durduğu ya da kurbanın yaşadığı yer. Bu yeri işgal etmeden bu yere ihtiyacı olan biri elbette bulunacaktır.

Yıkıcı karakter bu işi yapar; sakındığı tek iş yaratıcı olanıdır. Tıpkı yaratıcının yalnızlık arayışı gibi, yok edici de daima, tesirine tanıklık edecek insanlarla çevrelenmiş olmalıdır.

Yıkıcı karakter bir sinyaldir. Trigonometrik bir işaretin her taraftan rüzgâra açık olması gibi, o da her yandan boş konuşmalara açık durumdadır. Onu bundan korumak manasızdır.

Yıkıcı karakterin anlaşılmak gibi bir derdi yoktur. Bu doğrultudaki girişimleri yüzeysel bulur. Yanlış anlaşılmak onu zedelemez. Aksine, yanlış anlaşılmayı kışkırtır; tıpkı kahinlerin, devletin şu yıkıcı kurumlarının da bunu kışkırtması gibi. Bütün fenomenlerin en değersiz burjuva olanı durumundaki dedikodu yalnızca insanlar yanlış anlaşılmak istemedikleri için ortaya çıkar. Yıkıcı karakter yanlış anlaşılmayı tolere eder, fakat dedikoduyu desteklemez.

Yıkıcı karakter kutu-insanının düşmanıdır. Kutu-insanı konfor arar ve kutu da onun özüdür. Kutunun içi, dünyaya damgaladığı kadifeyle çizilmiş bir iz niteliğindedir. Yıkıcı karakter tahribatın izlerini bile yok eder.

Yıkıcı karakter gelenekçilerin en ön saflarında yer alır. Kimi insanlar, bazı şeyleri dokunulmaz kılarak ve böylece onları muhafaza ederek gelecek nesillere bazı miraslar bırakırlar; bazıları da durumları kullanılabilir kılarak ve böylelikle bu durumları ortadan kaldırarak bu durumların içinden geçip giderler. Bu ikincilere yıkıcı denir.

Yıkıcı karakter tarihsel insanın bilincine sahiptir; en derin duygusu şeylerin seyrine yönelik zorlu bir güvensizlik duygusu ve her şeyin yanlış gidebilir olduğunun her an farkına varmaya hep hazır bulunma duygusudur. Bu nedenle yıkıcı karakter emniyetin ta kendisidir.

Yıkıcı karakter kalıcı hiçbir şey görmez. Ama bu nedenle her yerde yollar görür. Başka insanların duvarlarla ya da dağlarla karşı karşıya geldikleri yerlerde o yine bir yol görür. Fakat her yerde bir yol gördüğü için, her yerde bu yoldaki şeyleri temizlemelidir. Bunu her zaman kaba kuvvetle yapmaz; bazen en rafine yöntemleri kullanır. Her yerde yollar gördüğü için daima kavşaklarda bulunmaktadır. Hiçbir an bir diğerinin ne getireceğini bilemez. Var olan ne varsa enkaza indirger – burada amaç enkaz değildir; enkazın içinden geçen yoldur.

Yıkıcı karakter hayatın yaşamaya değer olduğu duygusuna dayanarak değil, intiharın öyle canını sıkmaya değer olmadığı duygusuna dayanarak yaşar.