#title Huzura Dönüşümüz #author Yeşil Kaos #SORTtopics kapitalizm, çalışma karşıtlığı #date 26.03.2022 #source 30.04.2022 tarihinde şuradan alındı: [[https://anarcho-copy.org/libre/yesil-kaos-1-sayi.pdf][anarcho-copy.org]] #lang tr #pubdate 2022-04-29T21:49:13 Kapitalizmin bizlerin zihnine yerleştirdiği “Çalışan hayatta kalır” yanılsaması ile bizleri tam anlamıyla birer köle yapmıştır. Bizler uygarlaşmış medeniyetin insanları olarak, evimize ve özerkliğimize dair her şeyi unuttuk. Atalarımızın izlediği yöntemlerin hepsi aklımızdan silindi. Daha doğrusu kapitalist uygarlık bunların hepsini bizden aldı. Bütün yeteneklerimizi kaybettik, ve tamamen başkalarının amacı için yaşar olduk. Peki ya bunları değiştirecek olan şey nedir? Öncelikli adımımız özgür düşünebilmeyi gerçekleştirebilmek olacaktır. Bedenler özgürlüğü doğrudan hissederler. Kapitalizmin ortaya çıkardığı yozlaşmış toplumdan farklı ve özerk düşünceler, bizim ilk özgürlüğe adımımızı sağlayacaktır. Hayatlarımızın medyadan ibaret olmadığının farkına varın. Sanal medyalar insanların yeteneklerini keşfetmesini ve birbirlerine yakınlaşmasını engellemek için ideal bir araçtır. İşte bu kısımda ikinci bir özgürlüğe adım sürecine ayak basıyoruz. Sorumluluklarımızın farkına varmak, bizim için özgürlüğe başka bir adımdır. Kendimiz ve hareketlerimizin sorumlusu olmalıyız. Başkalarının şahsi gücünü çalmamalıyız. Kendi yeteneklerimizin ve bedenimizin sorumluluğunu almak, farkına varmak bizi yozlaşmış kapitalist uygarlıktan ayırt edilmemizi sağlayacaktır. Kapitalizm bizi evcilleştirdiği sanıyor. Bizi evcil durumunda görmektedir ve bu sayede özgürlüklerimizin farkına varmamaktayız. İşte bu durumda alışkanlıklarımızı sona erdirmek, bedenimiz ve ruhumuzdaki gerçek özgürlüğün farkına varmamızı sağlayacaktır. Yaşamınızın tüm alışkanlıklardan ve rutinlerden özgür olduğunu hayal edin. Özellikle de çalışmaktan! Belki de en önemli noktayı atlıyoruz. Kapitalizmin kâr amacı uğruna doğayı talan eden, ve tabiatla beraber bir sürü canlıyı yok eden, önüne gelen her şeye atfeden yönünü, es geçmek imkansızdır. En önemli yaşam ve özgürlük kaynağımız, doğamız gözlerimizin önünde yok ediliyor, parçalanıyor. Peki bizler ne yapıyoruz? Evimizin yağma edilmesine izin veriyoruz. Atalarımıza ihanet ediyoruz, kendimize ihanet ediyor, ve kendimizi yok ediyoruz. Bu bir intihar değil de nedir? Artık kafamızı kaldırmamızın, gözlerimizi açmamızın ve harekete geçmenin vakti gelmedi mi? Artık kapitalist geleneğini yok edip, tabiat ana ile birleşmenin tam vakti. Artık çocuklarımızın intiharına göz yumamayız. Alışkanlıkları, uyuşturucuları, patronları, bizi ezen ve bizi etkisi altına alan her şeyi reddetme vakti geldi. Bunca savaş, stres, bunalım, hastalık, katliam ne zaman sona erecek? Eğer ki, onlara tatlı söz ile “yapmayın” diyecekseniz, çoktan ölümü göze almışsınız demektir. Çünkü onlar sizi oracıkta gözünü kırpmadan yok edecektir. Bir katile gül vermeyi aklımızdan geçiremeyiz. Bırakın onlara “yapmayın” demeyi, onlar siz bunu demeden, bunu aklınızdan silmeyi, ve hatta sizi silmeyi başaracaklardır. Tabiat Ana çocuklarının birleşmesini, ve artık bir şeyler yapmasını beklemekte. Elimizde sadece iki durum var; Ya artan küresel sorunlar, ve doğanın yok oluşu ile bizde yok olacağız; ya da bize ve doğaya zarar veren her etkeni yok edeceğiz. Hayatı artık daha anlamlı hale getirmenin vakti geldi. Hayat ancak özerkliğimiz ile anlamlı olacaktır. Artık haberlerde git gide yok olan canlıları, evimizi görmek istemiyoruz. Tarih bizlerden birçok şeyi gizlediği, gelecekte bunları da gizleyecektir. Bizleri unutturmaya çalışacaktır, hareketimizi ve ait olduğumuz yerleri zihnimizden silmeye çalışacaktır. Ancak biz, başımızı kaldırıp “Hayır” diyeceğiz. Tüm bunlara karşı omuz, omuza bir mücadele hazırız. Bizlere vermedikleri zarar kalmadı. Peki halen neyi beklemekteyiz? Fedakarlık yapmadığımız ve uygarlığın verdiği nimetleri reddetmediğimiz sürece kaçınılmaz olan son çok yakında olmasa da mutlaka gelecektir. Ve biz bunu uzaktan izlemeyeceğiz.