Başlık: Söylem
Yazar: Mehmet Toksoy
Konular: dil, eleştiri, retorik
Tarih: Nisan, 2023
Kaynak: 09.04.2023 tarihinde şuradan alındı: anarcho-copy.org

Söylem, ölen eylemler çağının kutlu kemiklerinden beslenen hasta bir köpek. Çelimsiz, hareketsiz ancak var gücüyle hırlayan… Söylem, öznenin yaratımı, aynı zamanda özneyi de yaratan dipsiz soyutluk, İlelebet tüketici asalak bir enayinin mastürbatif meşguliyeti, filozofun(!) kulak tırmalayan gevezeliği. Söylem, bilinçaltından gelen altın yol, aynı zamanda orayı kokuşmuş bir lağım yuvasına çeviren dışkı dolu tuvalet kuyusu, bu çağın alengirli kelime oyunu, kurnazca bir mistifikasyon, iletişimin bilinçli kriptografisi ve etkileşimin melodik pornografisi. Söylem, birer eylem dinamiği olmadığı ölçüde soytarı, pasifizmin yoldaşıysa paçoz, bir yere varamadığında şaklaban. Zor zamanlarda sözcüklerin cüceliği, eylemlerin yüceliği…

Söylem, idealist andavalların parlak ambalajlı mottosu, felsefenin veledi zinası, eylemin çoğu kez kavgalı üvey kardeşi, süzme bir piç kurusu. Söylem, milenyum çağının inşa edilmiş kuramı, itlerle kavga etmenin temel kuralı ve karmaşık bir diyalektiğin zıttını yok etmiş kurbanı. Söylem, entelektüalizmin ağız paspalı, nesnenin kavramsal kırbacı, gerçekliğin soyutlanmış cilası, cüzzamlı bir bilincin çürük binası. Söylem, yaşamın tinsel prototipi, hareketin karşısında kuyruğu titreyen bir kedi, aynı zamanda ontolojik bir veri. Dil, insanlığın akciğerleriyse eğer, söylem onun balgamı, hayatın dualitesini felç eden bir uyuşturucu, özgürlüğün yarım kalan tutkusu. Söylem, dönüştürmedikçe kafa ütüleyen, değiştirmedikçe mide bulandıran ve tetiklemediği sürece baş ağrıtan kıytırık bir belagat sanatı. Söylem, akademilerin okunmayan yayınları, çok bilmiş ruhçu puştların içi boş martavalı, ereksiz bir kelime yığını ve şuurun indirgenmiş kılığı. Söylem erkektir, eylemse kadının isyanı, söylem bir sanrı, doğanın efendisi sanarken kendini, ağzı bok kokan bir dünyalı. Söylem, öznenin nesneyle dansı, kaypak bir fenomenolojinin lafzı, kerizleşmiş bir şuurun cisimleşmiş ağzı. Şöyle der başka siperdeki şair: "İnşa edilen, yıkılabilir de !"

Uygarlığın kelimeleri elinden alındığı için, dil, artık gerici nitelikte. Artık konuşmamanın dilini konuşuyoruz. Söylemi bir silah gibi kullanmayı tercih ediyor, ancak aynı zamanda onu yok sayıyoruz. Söylem, yaşamını satırlara vermiş cefakar bir mütefekkir için tiksindirici, kaşarlaşmış bir otorite sevici ve hasta bir medeniyetin kurgusal sevinci. Söylem, yapısal bir kurum, hakikatin ahmakça yontulmuş bir dalı, üretilmiş bir epistemolojik gerzeklik ve tarih yapıcı fiillerin emniyet sübabı. Söylem, septik bir ülser, bulaşıcı bir hastalık, metafiziğin yalnız çocuğu, egonun kısırlaştırılmış eşi, düzenbazlığın kan kardeşi. Söylem silahları alınmış bir asker, yani kelimeleri…

Söylem daha çok batılı, ağzında birkaç sözcüklük sakızlarla dolaşan mızmız bir serseri, postmodernizmin gevşek bir talebesi, daha kibar olursak, göt lalesi. Söylem, duyumsal bir otlakçı, ithal bir çakal, kategorik mutlakçılık, evrensel kurusıkı, yukarı mahallenin mistik bir pompası, köle ahlakının sakat yansıması. Söylem, politik bir haz nesnesi, diyaloğun dilbilimsel indirgenişi, doğruluğun saftirik bir fetişi, ayaktakımının güç istenci. Söylem, dandik bir teleolojinin metresi, tiksindirici bir formelliğin sesi, kapsamlı paradigmaların siktir edilişi, laçkalaşmış bir eylemsizliğin prizi.

Söylem, gösteri için kılık değiştirmeye muhtaç bir sirk cambazlığı, sahte bir onayın vitrin tezahürü, parlak bir maskenin söylemsel ünü. Söylem, kişiyi mahkum eden bir pranga, değişimden münezzeh kin dolu çukur, bağlayıcılığı yüksek dikenli bir urgan. Söylem bir kolezyum, öyle ki, savaşan tüm gladyatörlerin hükmen mağlup çıktığı köhne bir arena, bir bataklık. Söylem, libidinal, bastırılmışlığın eksik dışavurumu, içinde pisliğin ipuçlarını bulabileceğiniz imgesel göstergeler bütünü. Söylem canavarca, nesneyi hükme bağlayan kör bir ressam, onu zincirleyen aptal bir cellat, aynı zamanda ona muhtaç aç bir ayı. Söylem, hareketsizliğin platonik aşkı, dominonun hiçbir boka yaramayan son taşı, korkaklığın tek yumrukla açılan kaşı. Söylem, aynı zamanda sunulan ötekinin argümanı, kuduz bir mülkiyetin çarpık ortaklığı, mikroplu bir yemeğin yarım tabağı. Söylem, her şeyden sonra gelen, fakat buna rağmen ilk dost muamelesi gören ahmakça bir olumlama, bir gerçekliğin mantık dışı apriori dizaynı, subliminal yadsıma. Söylem, peşinden gidilmesi gereken kan emici vampir, yaşayan bir parazit, zihni köleleştiren bir kene.

Söylem kışkırtıcı, ortaya konuşundan itibaren manyetizmasına engel olunamayan bir çekim hali, burjuvazinin erotik cümleler ayini ve çıldırtıcı bir sessizliğe faşizmin tayini. Söylem, leş kokan enformasyon çağının kapalı zarfı, görüntü simülasyonlarına indirgenmiş keskin gerçeklik, tarihin akışını yönlendirme cüretine sahip oynak bir zevzeklik. Söylem, ürkek bir melankoli hali, suskunluğu örtme iddiasıyla sahne almış sapkın bir döneklik ve iç hezeyanların yarım yamalak paketlenmiş söylevi. Söylem, kısıtlanmışlığın ve sınırlılığın kahkahası, özgürlük vaadiyle imal edilmiş paslı bir parmaklık, egemenlerin elinde oyuncak olmuş adice bir gaddarlık. Söylem, salt nesnelliğin terörizmi, suyu bulandıran bir irin ve gözleri buğulayan bir seçim. Biz ancak eylemin kan kardeşi olan söyleme aşinayız ve suskunluğun felsefesi için konuşmak zorundayız…