Başlık: Boyun Eğenlere
Konu: bireycilik
Tarih: Nisan, 1905
Kaynak: 03.01.2023 tarihinde şuradan alındı: chaoticautonomy.blogspot.com
Notlar: Çeviri: Chaotic Autonomy
İngilizce Aslı: To the Resigned

Boyun eğenden nefret ediyorum!

Boyun eğenden nefret ediyorum, pislikten nefret ettiğim gibi, aylaklardan nefret ettiğim gibi!

Boyun eğmekten nefret ediyorum! Pislikten nefret ediyorum, eylemsizlikten nefret ediyorum.

Acımasız bir ateşin altında iki büklüm olmuş hasta için üzülüyorum; biraz iradenin ayağa kaldıracağı güya hasta adamdan nefret ediyorum.

Etrafı gardiyanlarla çevrili, demirlerin ve fazlasının altında ezilen, zincirli adama üzülüyorum.

Altından örgülerin ve "üç yıldızın" altında iki büklüm olan askerden ve sermayenin önünde eğilen işçilerden nefret ediyorum.

Nerede olursa olsun hissettiklerini söyleyebilen adamı seviyorum; sürekli oy ile çoğunluğu fethetmeye inananlardan nefret ediyorum.

Bilimsel araştırmanın altında ezilen bilgini seviyorum; vücudunu bilinmeyen bir gücün, bir "X"in, bir tanrının önünde iki büklüm hale getiren bireyden nefret ediyorum.

İnsan olarak güçlerinin bir kısmını korku ya da boyun eğmek yoluyla başkalarına teslim ederek, sadece boyun eğmekle kalmayan, aynı zamanda korkunç işbirlikleri ve aptalca eylemsizlikleriyle benim ve sevdiklerimin başlarını da eğik tutan herkesten nefret ediyorum.

Onlardan nefret ediyorum; evet onlardan nefret ediyorum, çünkü bana kalırsa bunu hissediyorum. Memurun altın örgüsünün önünde, başkanın kuşağının önünde, kapitalistin altınının, ahlakının ve dininin önünde diz çökmem. Uzun zamandır bütün bunların cam gibi kırılacak değersiz mücevherler olduğunu biliyorum... Başkalarının teslimiyetinin ağırlığı altında eziliyorum. Ah, boyun etmekten ne kadar da nefret ederim!

Yaşamı seviyorum.

Yaşamak istiyorum; sadece kaslarının, sinirlerinin birazını dinlendirenler gibi önemsiz bir şekilde değil; baldırlarım kadar yüz kaslarımı, beynim kadar sırtımı dinlendirdiğim şekilde.

Şimdinin bir kısmını, gelecekten bir kısım için takas etmek istemiyorum. Geleceğin rüzgarı için bugünkü hiçbir şeyden vazgeçmek istemiyorum.

"Vatan", "Tanrı", "onur" kelimelerinin altında kendimden hiçbir şeyi feda etmek istemiyorum. Bu sözlerin, bu dinî ve seküler hayaletlerin boşluğunu çok iyi biliyorum.

Boyun eğmişlerin kontrol edilmesini sağlayan; sermayenin vaad ettiği emekli maaşlarına, dinin sattığı cennet umutlarına gülüyorum.

Yaşlılıkları için biriktirip, gençliklerinde kendilerini mahrum edenlere, altmış yaşında yemek için yirmisinde oruç tutanlara gülüyorum.

Sağlıklı etleri ve etli meyveleri parçalayıp öğütmek için güçlü dişlerim varken yemek yemek, midem suları sorunsuz sindirirken taze ve tonik içeceklerle doymak istiyorum.

Kadınları ya da ortak arzumuza bağlı olarak bir kadını sevmek istiyorum ve kendimi aileye, hukuka, anayasaya teslim etmek istemiyorum; kimsenin vücudumuz üzerinde hakkı yoktur. Sen istiyorsun, ben istiyorum. Gel aileye, yasaya, köhnemiş boyun eğme biçimine gülelim.

Ama hepsi bu değil. Gözlerim, kulaklarım ve diğer duyularım olduğu için, içmekten, yemek yemekten ve cinsel aşktan zevk almaktan daha fazlasını istiyorum: Zevki başka biçimlerde deneyimlemek istiyorum. Güzel heykeller ve tablolar görmek, Rodin ve Manet'ye hayran olmak istiyorum. En iyi opera topluluklarının Beethoven veya Wagner çaldığını duymak istiyorum. Comédie-Française'deki klasikleri, geçmişin insanlarının bugünün insanlarına bıraktığı edebi ve sanatsal birikimin sayfalarını, hatta daha iyisi, insanlığın şimdi ve sonsuza kadar bitmemiş eserlerinin sayfalarını öğrenmek istiyorum.

Kendim için, seçtiğim yol arkadaşım için, arkadaşlarım için neşe istiyorum. İşim bittiğinde gözlerimin hoşça dinlenebileceği bir ev istiyorum.

Çünkü çalışmanın o sağlıklı, güçlü neşesini de istiyorum. Kollarımın çekici, küreği ve tırpanı tutmasını istiyorum; kaslarımın gelişmesini, güçlü, faydalı ve mantıklı hareketlerle göğüs kafesinin genişlemesini.

Faydalı olmak istiyorum; faydalı olmamızı istiyorum. Ben komşuma faydalı olayım, komşum da bana faydalı olsun istiyorum. Çok çalışmamızı istiyorum, çünkü ben neşeye doyumsuzum. Çünkü kendimden neşe duymak istediğim için boyun eğmiş değilim.

Evet, evet üretmek istiyorum ama kendimden neşe duymak istiyorum. Hamur yoğurmak istiyorum ama daha iyi ekmek yemek istiyorum; üzüm hasadında çalışmak ama daha iyi şarap içmek; bir ev inşa etmek ama daha iyi odalarda yaşamak; mobilya yapmak ama kullanışlı olana sahip olmak, daha güzelini görmek istiyorum; tiyatrolar yapmak istiyorum ama beni ve bana ait olanı barındıracak kadar büyük tiyatrolar.

Üretimde işbirliği yapmak istiyorum ama aynı zamanda tüketimde de işbirliği yapmak istiyorum.

Bazıları, bırakacakları başkaları için üretmeyi hayal ediyor, ah işin ironisi, ellerinden gelenin en iyisini üretmeyi hayal ediyorlar. Bana gelince, başkalarıyla özgürce birleşerek hem üretmek hem de tüketmek istiyorum.

Ey boyun eğmişler, bakın: Putlarınıza tükürüyorum. Tanrı'ya, Vatan'a, Mesih'e, bayrağa tükürüyorum, sermayeye ve altın buzağıya tükürüyorum; kurallara ve Anayasaya, dinin sembollerine tükürüyorum; hepsi saçmalık, önemsiz şeyler, onları umursamıyor, onlara gülüyorum.

Sadece senin aracılığınla bir anlam ifade ederler; onları geride bırak, parçalara ayrılacaklar.

Bu yüzden sen bir güçsün, boyun eğmiş, biricik olduğunu bilmeyen güçlerden birisin ve sana tüküremem, senden sadece nefret edebilirim...ya da seni sevebilirim.

Her şeyden önce arzum, hayatın korkunç bir uyanışında teslimiyetinden silkindiğini görmek.

Gelecekte cennet diye bir şey yok, gelecek yok; sadece şimdiki zaman var.

Bırak yaşayalım.

Yaşa! Boyun eğmek ölümdür.

İsyan hayattır.